Zygmunt Bauman, Yaşam Sanatı adlı kitabında servet sahibi olmak ile mutlu olmak arasında bir ilişkinin olmadığını söyler. Hatta servet arttıkça mutluluk yerine mutsuzluğun arttığını ekler. Modern çağın sandığımızdan daha geç başladığını hatırlatırken ise şöyle söyler: "Modern çağın insanın mutluluğu aramaya hakkı olduğunu beyan etmesiyle başlamış olma ihtimali her geçen gün yükseliyor."
Bu noktada, gidilecek tüm yolların her nasılsa Mandıra Filozofuna çıkacağını hatırlatmalıyım. Bakın aşağıdaki alıntıda mutluluğumuz ile sahip olduklarımız arasındaki rahatsız edici ilişki ne güzel anlatılmış.
“Bizim GSMH"miz
hesaplamalarında hava kirliliğini, tütün reklamlarını ve otobanlarımızdan
yaralıları toplamak üzere kullanılan ambülansları hesaba katar. Evlerimizi
korumak için tesis ettiğimiz güvenlik sistemlerinin ve evlerimize gizlice
girmeyi başaranları tıktığımız cezaevlerinin maliyetlerini kayda geçirir.
Sekoya ormanlarımızın yıkımını ve bunlarının yerlerini genişlemenin ve kaotik
kentleşmenin almasını içerir. Napalm bombalarının nükleer silahların ve kent
kargaşasını zapt etmek için polisin kullandığı silahlı araçların üretimini
içerir. Çocuklara oyuncak satmak için şiddeti yücelten televizyon programlarını
kayda geçirir. Öte yandan, GSMH çocuklarımızın sağlığından, eğitimimizin
kalitesinden ya da oyunlarımızın neşesinden söz etmez. Şiirimizin güzelliğini
ve evliliklerimizin kudretini ölçmez. Politik tartışmalarımızın niteliğini ve
temsilcilerimizin güvenilirliğini değerlendirmekle ilgilenmez. Cesaretimizi,
aklımızı ve kültürümüzü dikkate almaz. Ülkemize duyduğumuz şefkat ve adanmışlık
hakkında tek bir söz söylemez. Kısacası GSMH, yaşama cefasını değerli kılan
şeyler dışında her şeyi ölçer.”
ZYGMUNT BAUMAN
Yaşam Sanatı