13 Ocak 2019 Pazar

Kocası Ölen Kadınlar Neden Yakılmalıdır?

Kafka, "Bir kitap içimizdeki donmuş denize inen bir balta olmalıdır." diyor. Ali Şeriati'nin kitaplarının hemen giriş cümlesinde ise şöyle yazar: "Sizi rahatsız etmeye geldim." (Bu ifade aynı zamanda kitaplarından birinin adıdır.) Adı geçen yazarların ikisi de iddialarında başarılıdır. Kafka kitapları insanın içini acıtır. Bu nedenle "balta" metaforu cuk oturmuştur. Şeriati'nin "rahatsız edeceğim" tehdidi ise adeta bir pazarlık içerir. 'Ağzının tadını bozmak seni korkutmuyorsa okumaya başla' der gibidir. Caner Taslaman Hoca da neredeyse her kitabında benzer bir şey yapıyor. İçimizdeki donmuş denize sert bir balta darbesiyle ya bir kesik atıyor yahut da kurduğu cümlelerle bizi rahatsız ediyor ve mütemadiyen zihinsel konforumuzu bozuyor. Bence o da kitapları hakkında bir motto üretmeli. Şöyle bir şey olabilir mesela: "Kemerlerinizi bağlayın, uçuşa geçiyoruz." Ya da şöyle bir şey olmalı: "Birazdan okuyacağınız şeylerin tamamı gerçeklerden oluşmaktadır. Sayfaları çevirmeye başlamadan önce lütfen geleneksel kodlarınızı ve zihinsel bagajlarınızı vestiyere bırakınız." 😁

Caner Hoca bu kez bilinen dünya tarihi boyunca içinden kimselerin çıkmayı beceremediği bir meselenin İslami yüzünü yazmış. Yeşil sarıklı ulu hocaların mırın kırın ettiği, değme filozofların 'ya tabi çok da şey yapmamak lazım' dediği ve modern bilimin 'hakikaten yahu bu kadınlar tam olarak ne istiyor?' noktasından bir adım öteye gidemediği bu konunun adı: Kadın.  

Hoca bu kez kitabı eşiyle yazmış. Kitabın kapağında hocanın eşi Feryal Taslaman Hanımın da ismi var. Bu müthiş bir şey aslında. Zira bu çalışmayı eşi ile birlikte yapmış olmakla Caner Hoca şöyle demiş oluyor: "Kitapta hanımın rıza göstermediği hiç bir cümle yok."😅 Böylece kitabın sağlaması henüz yazım aşamasındayken yapılmış oluyor. Yeri gelmişken sosyal medyada hocayı linç etmek isteyenler için uydurma bir gerekçe yazmalıyım: Kitabın kapağında Caner Hocanın ismi eşinin isminin üstünde yazılmış. (pekala konjonktüre uygun bir gerekçe 😅)   

İslam ve Kadın zihinlerdeki hemen her soruya cevap veren bir kitap olmuş. En azından kitap bittiğinde benim aklımda bir soru dışında hiçbir şey kalmamıştı. Kitap "hap bilgiler" şeklinde tesmiye edilecek bir eksende yazılmış. Neredeyse boşu boşuna kurulmuş bir tane bile cümle yok. Hepsi ihtiyaç, hepsi nakit. Hatta bazı konular detay çalışması yapılabileceği halde 'okur sıkılmasın aman şu meseleyi doğru anlasın' denmiş gibi kısacık tutulmuş. Bu nedenle kitap çok kolay okunuyor. Dili pekala akıcı ve yalın. Hizmet resmen ayağımıza gelmiş. 😅   

Eğer geleneksel kodlara sahip biriyseniz ve kitabı okuduktan sonra yaşayacağınız bilişsel uyumsuzlukla başa çıkmak size zor gelecekse hiç başlamayın derim. Zira kitap kadınla ilgili bilinenlerin ciddi bir kısmını rafa kaldırıyor. İlmihal kitapları, hadis külliyatı, mezhep imamlarının görüşleri ve Gazali gibi itibarlı isimlerin görüşleri kitap boyunca tel tel dökülüyor. Yok ille de okuyacağım bu kitabı diyorsanız ve geleneksel dini algılara sahip biriyseniz, kitabı okumaya başlamadan 20 dakika kadar önce sakinleştirici etkisi ile bilinen melisa çayından bir kaç bardak içmenizi öneririm. Çünkü okuyacaklarınız sinirlerinizin gerilmesine neden olabilir. Uyarmadı demeyin. 😊

Caner Hoca hayran kalınacak bir naiflik, sabır ve zihinsel dolulukla kadın hakkında Kur'anda yazanlarla Kur'an dışı kaynaklarda yazılanların başka başka şeyler olduğunu söylüyor. Söz gelimi "Huri" dendiğinde anladığın şey "o şey" değil diyor. Yahut "cariye" dendiğinde anladığın şey ile Kur'anın anlattığı şey aynı değil diyor. Ve bunu hemen her konuda söylüyor. Miras, çok eşlilik, boşanma, zina, adet hali...Bunları okurken yazarın yaslandığı yegane yerin Kur'an olduğunu görüyorsunuz. Yazar Kur'anın kadına gerçek değerini verdiği iddiasının altını tekrar tekrar çiziyor. Zira Kur'an dışı kaynakları referans kabul ettiğiniz anda; kadın karşınıza bir yerde fitnenin kaynağı, başka bir yerde bir maymun, bambaşka bir zaman ve zeminde ise bir köle olarak çıkıyor. Kadın adına ortaya çıkan bu onursuz tablo ise Kur'anın o müthiş üslubu ile yerle yeksan oluyor. Kur'an kadın ve erkeği yan yana koyuyor ve onlara şöyle diyor: "...birbirinizin elbisesi olun" (Bakara-187) başka bir yerde bu kez göz göze koyuyor ve orada da şöyle diyor "...huzur bulasınız diye kendi türünüzden eşler yarattık..." (Rum-21)  

Hocanın altını ısrarla çizdiği bir başka konu ise Kur'anın dünya kültürleriyle olan münasebeti ve mücadelesi oluyor. Bu noktadaki açıklamalar ve sosyolojik bakış kitap boyunca okumaktan en çok keyif aldığım  ve kendimi ikna olurken bulduğum bölümler oldu. Okudukça yadırgadığım ama bir yandan da hiç bir zaman böyle bir toplum olmadığımız için kendimizle gurur duyduğum yerler vardı. Şunlara baksanıza: Hindistan'da kocası ölen kadınların yakılması gibi bir gelenek var. Ortodoks Yahudilerin kadını koydukları yer çok feci. Bu adamlar her sabah uyandıklarında dünyaya kadın olarak gelmedikleri için Tanrıya şükrediyorlar. Cahilliye Arapları için ilk çocuğun kız olması gerçek bir onursuzluk olarak addediliyor ve çocuğu diri diri gömüyorlar. Medeniyetin beşiği gibi dünyaya servis edilen Atina'da kadın eve kapatılmış vaziyette yaşıyor. (Spartalılar Atina'ya akraba sayılır. Filmde kadınlar mecliste bile konuşuyor😵) İran'da adet gören kadın "bu illetten" kurtulana kadar şehir dışındaki bir çadırda kalıyor. Bunları okuyup olan biteni zihninizde bir yerlere koymaya çalışırken pat diye ortaya bir hadis çıkıveriyor ve "kadının kocasının önünde secde etmesi gerektiğini" söylüyor. Hoca bu noktalarda kadının tarih içinde konum alırken yaşadığı iki temel çatışma olduğu tespitini yapıyor. Biri; tefsir yazarlarının, hadisçilerin, fıkıhçıların, mezhep imamlarının ve müslümanların dini paradigmasını biçimlendiren bilumum düşünürlerin  erkek olması, diğeri de Kur'anla yeni tanışan toplumların kafalarındaki kadın imajı ile Kur'anın ortaya koyduğu kadın imajının bir türlü örtüşmemesi oluyor. Zira hakkını arayan, yaşamın her alanında hareket eden, çalışan, evlenme boşanma gibi önemli kararları tek başına alan ve erkeğe bağımlı olmadan yaşayan bir kadın tipi erkeklerin hiç hoşuna gitmiyor. 😊 Caner Hoca kadının doğru konumlandırılması için yapılması gerekenin dini olanla geleneksel olanın birbirinden ayrılması olduğunu düşünüyor. Çünkü geleneksel olan kutsal değildir. 

2019 yılındayız ve göya gelişmiş bir dünyada yaşadığımızı varsayıyoruz. Neredeyse keşfedilebilecek her şeyi keşfettiğimizi düşünecek kadar kibir sahibiyiz. Ne ki hala "kadın" mevzusunu çözebilmiş değiliz. Kitap, halen dünya üzerinde 40 milyon kadının seks kölesi olarak çalıştığını söylüyor. Oysa köleliğin çoktan ortadan kalktığını düşünüyorduk. Bu sayının dünyada köle sayısının en yüksek hali olduğu söyleniyor. Bu nedenle kadınlar hakkındaki farkındalığın artması ve kamuoyundaki bilinç düzeyinin yükselmesi için İslam ve Kadın kitabı dikkatle okunmalı, okutulmalı diye düşünüyorum. 

Kitaba dair yegane eksiklik ise Hristiyan ve Yahudi dindarların kadına bakışlarını öğrenememek olarak karşımıza çıkıyor. Zira Taslaman Hoca sık sık İsrailiyat ve Mesihiyyat kaynaklarındaki kadın algısından etkilenen İslam kaynaklarını eleştiriyor. Bu kaynakların tamamı dini yayınlar satan kitapçılarda var. Yani sahadalar. Peki, mevcut Hristiyan ve Yahudi dünyasındaki kadın algısı bu kaynaklardan etkilenme noktasında bize göre nerede? Bu toplumlar kendi kaynaklarına nasıl bakıyor? Zira kadına dair algıları bize göre bir hayli iyi durumda.

Hocam programınızda ne var bilmiyorum ama "Kötülük Problemi" başlıklı bir kitaba ihtiyacımız var. Selam.









   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder