8 Ocak 2017 Pazar

Klozet ve Alaturka

Kafa dağıtmak isteyen her fani, yapacak hiç bir işi olmayan emekli dayılar, A101 ve BİM gezmekten bunalıp yeni yerler keşfetmek isteyen ev hanımları, kankaları ile buluşmak isteyen her ergen, pazarlıksız alışveriş keyfini tatmak isteyen her kadın, bakkaldan 50 kuruşa alabileceği suyu 2 lira vererek fast food katından alan her yeni evli çift, her köşebaşına açılan AVM'lerde gönüllerince sosyalleşmektedirler. İsteyen mümin AVM içinde bulunan mescite gidip vakit namazını rahatça kıldıktan sonra alışverişe gönlünce devam edebilmektedir. Oralarda mescitler bile şıkır şıkırdır. Öyle mahalle arası camiler gibi çorap kokusu duymazsınız. Bebek arabasını evde unutan ya da çocukları artık yürümeyi öğrendiği için eski arabalarını kapıcının yeni doğan bebeğine veren çiftler için "kiralık bebek arabası" bile bulabilirsiniz. Hatta şimdilerde dışarısı soğuk olduğundan herkeslerin sırtında kalın kabanlar, pardesüler var. AVM işletmecileri bu durumda ki insanları bile düşünmüş. Sırtındaki kalın kabanla AVM'ye giren kimse, bir süre sonra AVM'nin merkezi sistem ısıtmasından dolayı sıcaklayacak ve üzerindekini çıkartmak isteyecektir. Peki, kabanını çıkarttığında nereye koyacaktır? AVM işletmecileri müşterilerinin rahatça alışveriş yapabilmeleri için bu konuya da el atmış ve katların uygun yerlerine ücretsiz vestiyer koydurmuştur. Evet evet ücretsiz vestiyer. Elleri boşalan müşteriler böylece mağaza poşetlerini daha rahat taşıyabilmektedirler. Bu iyiliği unutursak kalbimiz kurusun, daha ne deyim? 


AVM'ler müşterilerine iyi hissettirmeye bayılıyorlar. Yeter ki bu ışıltılı atmosferden çıkmasınlar. Ne gerekiyorsa yapılır. Bir yerlerde okumuştum, AVM'lerde saat olmazmış. Müşteri zamanın nasıl geçtiğini bilmesin diye sağa sola saat koymazlarmış. Önemsiz bir ayrıntı ama içinde bulunduğumuz ekosistem bize neler yapıyor bilmek de fayda var. Konu dağıldı, ne diyorduk? Evet, AVM'lerin müşterilerine iyi hissettirmek için verdiği hizmetler. Bence bunlardan en bombası şudur: Manzarayı gözünüzde canlandırın. Fakir tüketicilerin otopark kapısından girdiği, dolmuşla gelen iyice fakirlerin taa yolun karşısından yürüyerek geldiği kapıya son model bir araba yanaşır. O esnada 0,8 metrekarelik bir kulübenin içinden 20-30 yaşlarında bir delikanlı fırlayıp araca doğru koşmaya başlar. Aracın şoför kapısı açılır ve içinden "Arabasını yer altındaki otoparka bırakmak istemeyen abi" iner. Yolcu koltuğundan ise "arabasını yer altındaki otoparka bırakmak istemeyen abiyi motive eden abla" iner. Vale namlı genç, bu lüks aracın sahibine yarım ağız bir hoş geldiniz dedikten sonra arabanın anahtarına doğru bir hamle yapar. Arabasını yer altındaki otoparka bırakmak istemeyen abi 600 bin liralık arabasının anahtarını valeye uzatırken şöyle der: "Yakın bi yere koy aslanım çıkışta beklemeyelim." Bu Holywood kıvamındaki sahne, şükürler olsun ki memleketimizin hemen her AVM'sinde her gün yaşanmaktadır. Bu kolaylık nerede var alla sen? Bu konfor, bu lüks breh breh...Memleketin neresinde sana bu kıyak çekiliyor lütfen söyle. Hangi mahalle bakkalı, hangi esnaf sana bu kıyağı çekti şimdiye dek? Onlar sana sadece "ÇAY ISMARLAR" o kadar. 

AVM'lerin hizmetleri saymakla bitmez efendiler. Vitrinine baktığın her dükkan hizmet etmek istiyorum diye bağırır. Şükürler olsun ki memleketimizin her yerinde AVM'ler var. Kendimizle ne kadar gurur duysak az. Memleketimizin en ücra köşelerinde bile insanlarımız çok yakınlarında bir AVM bulabilmekteler. Allah bugünlerimizi aratmasın diye dua etmek lazım. Bu arada Ankara, AVM sayısı bakımından ülkemizin en gelişmiş şehridir. Bu durum da bir gurur vesilesi olarak şöyle kenarda dursun.  Çok eğlenceli bir konudur AVM'ler ama konumuz bugün başka. Bugün tuvaletlerden bahsedeceğiz. AVM tuvaletlerinden. O dandik klozetlerden. Esasen klozet denen abukluktan bahsedeceğiz ama önce klozete bayılan AVM'lerden başlayalım. Soru 1: Senden önce kimin nasıl kullandığını bilmediğin, nereye neyi sıçrattığını bilmediğin bir klozete oturur musun? Hayır oturmazsın. Ama sen Batıyı yakından takip ettiğin için günde 1 milyon kişinin kullandığı o foseptik çukuru klozetin orada  ne işi olduğunu sormak yerine kıçına bok bulaşmasın diye klozet kapağına peçete serersin. Neden klozet denen saçmalığın bu coğrafyada kendine bu kadar kolay yer bulabildiğini sormak aklına gelmez? Yüz yıllardır "çenedini ayırıp işini görmüş" atalarına bakıp neden ders almazsın?    

Soru 2: Etrafı organik atıklarla kirlenmiş bir klozet kapağına mı rahatlıkla oturursun yoksa aynı şekilde kirli olan ancak alaturka olan bir tuvalet taşını mı kullanırsın? Tabi ki alaturkayı kullanırsın? Alaturka tuvalet kirli bile olsa vücudun o kirliliğe dokunmak zorunda kalmaz. Yok, ama sen klozet kullan. Böylece lahmacun yerine hamburger yediği için sınıf atladığını sanan ajansa üyeliğin daha hızlı yapılır.

Soru 3: AVM'lerde genel kullanıma açık tuvaletlerin tamamına yakını klozet iken mescit katındaki tuvaletlerin çoğu alaturkadır. Neden acaba? Namaz kılan insanlar neden böyle bir tercihte bulunuyor? AVM neden böyle bir tercihte bulunuyor? Dindarlar klozet kullanmaz mı? Yoksa klozette kişisel temizlik yapmak alaturkaya göre daha mı zor? Dini vecibelerini yerine getirmek isteyenler temiz kalmak için alaturkayı seçiyor da gamsız kedersiz tipler klozet mi kullanıyor?   

Buna benzer bir şey. 
OPET benzin istasyonlarında "klozeti nasıl kullanmalıyız?" konulu bir toplum hizmeti veriliyor hiç rastladınız mı? Oradaki uyarılardan birinde "klozetin üzerine çıkılmaz" gibi bir ibare var. Bu adamlar neden klozetin üzerine çıkıyor diye sormak yerine "klozetin üzerine çıkmayın cahiller" demeyi seçmeleri ne tuhaf? Bir adam neden klozetin üzerine tüneyip işini görmek ister? Temiz kalmak istediği için öyle değil mi? Alaturka tuvaletlerde ise böyle saçmalıklara gerek kalmaz. Temizliğine dikkat ettiğin sürece en dandik alaturka tuvalet, benim diyen klozetten daha kullanışlıdır. Bu özenti hallerimiz daha ne kadar devam edecek? Mantığına, kullanımına bakmadan Avrupa'nın yaptığı saçmalıkları daha ne kadar kabul edeceğiz? Filmlerde oğlan kızın önünde elinde yüzük diz çöktüğü için, bizim Alaaddin ne zamana kadar Gülistan'ın önünde diz üstü çökmüş vaziyette kalacak?   

BİRAZ  DA BİLİMSEL OLALIM

Dov Sikirov isimli İsrailli bir araştırmacı bir deney yapıyor. Üç tip kaka yapma üzerine bir deney. Birinci grup klozete yapanlar. İkinci grup açık havada yapanlar. Üçüncü grup ise çömelerek yapanlardan oluşuyor. Açık havada yapan gruba içeri girmeleri tavsiyesinde bulunup diğer gruplara bakalım. Klozete kaka yapan grup 130 saniyede işini bitiriyor. Çömelerek yapan grup ise yalnızca 50 saniyede. Neden çömelerek yapmak daha hızlı ve konforludur? Çünkü bağırsak sistemimiz klozette oturarak işimizi halletmemiz için tasarlanmamıştır. Tuvaletimizi yaparken en eski zamanlardan beri kullandığımız pozisyon "çömelmektir." Saçma ve modern olan oturarak yapma alışkanlığı ise 18. yy'dan beri hayatımızdadır. Avrupalı halkın kovaya yapma alışkanlığı klozetle devam etmiş anlaşılan. Zira klozet ile kova arasındaki benzerlik pek manidar. 

Batıdaki kova mantığı ile ilgili hoş bir alıntı var aşağıda: 

Sevgili büyük anneciğim ve büyük babacığım, dün sabah yatağıma sizden gelen bir paket getirdiklerinde ne kadar şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Paketi sabırsızlıkla açtım, içine baktığımda bezelye ve bir tas gördüm. ....Heyecanla paketten çıkardım ve bir lazımlık olduğunu anladım. Ama öylesine güzel ve gösterişliydi ki, hizmetkarlarım onun sos kabı olarak bile kullanılabileceğini söylediler. Lazımlık gün boyunca ortada durdu ve görenlerin beğenisini kazandı. Madam du Deffand'ın 1768 tarihli bu mektubu Avrupa'nın üst sınıflarının o tarihlerdeki tuvalet kültürünü özetliyor. Mezopotamya, İndus, Girit, Miken uygarlığında İsa'dan binlerce yıl önce modern tuvaletlerin benzeri soğuk ve sıcak sulu tuvaletler yapıldığı gibi, şehirlerde kanalizasyon sistemleri bile vardır. (Gündelik Hayatımızın Tarihi, Kudret Emiroğlu, Dost Kitabevi, 2001)

Ortaçağda şehirler büyüdükçe pislik arttı. Şehir sokaklarının ortasından akan pis sular ve pencerelerden boşaltılan lazımlıklar tipik bir manzaraydı. Londra'da Fleet Irmağı, dökülen dışkıdan durgunlaşmış, White Friars keşişleri yaktıkları tütsülere rağmen dayanılmaz duruma gelen koku nedeniyle parlamentoya şikayette bulunmak zorunda kalmışlardı. Kibar erkeklerin sokakta kadınların solunda yürümesi adeti de pencerelerden oturak boşaltma adetinden kalmıştır. (Gündelik Hayatımızın Tarihi, Kudret Emiroğlu, Dost Kitabevi, 2001)

İşin mantığı çok basit. Çömelerek kaka yapmak bağırsak kanalının dümdüz bir hal almasını ve dışkının olduğu gibi dışarı çıkmasını sağlamaktadır. Klozette oturarak yapmak ise bağırsak kanalının düzleşmesini engellemekte ve oturarak yapmaya çalışanlar karın kaslarını daha çok sıkmak zorunda kalmaktadırlar. Karın kaslarını fazla zorlamak ise pek çok hastalığa davetiye çıkartır. Divertikül, hemoroid, bağırsak tıkanması gibi hastalıklar kakasını çömelerek yapan 1,2 milyar insanda klozet kullananlara göre daha azdır. Takdir yüce mahkemenizindir. 
Oturduğunda ve çömeldiğinde fark bu 

Madem bu klozet denilen tuhaflık hem hijyen hem de sağlık açısından sorunludur. Ne demeye bu klozetleri kullanmaya devam ediyoruz ki? Klozet kullanımının mantıklı olduğu yegane alan dizini bükemeyen ihtiyarlar, hastalar iken sağlıklı nesillerimiz neden canım bağırsak düzenlerini bozmaktadır ki? Ahanda gavurlar araştırmış ve ortaya koymuş ki çömelmek bu işin en sağlıklı halidir. O halde hala klozet kullanmak hangi akla hizmettir?  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder