24 Ocak 2016 Pazar

Bir Şeyi Çok Yediniz Diye Zekanız Falan Açılmaz!

İnsan doğasıyla tarihin hiçbir döneminde bu kadar oynanmamıştı. İnsan gibi kokma şansımız bile elimizden alınıyor. Düşünebiliyor musunuz, eğer bu şampuanı kullanırsanız özgüveninizin yükseleceği söyleniyor. Ya da önerdikleri siteden alışveriş yaparsanız arkadaşlarınız arasındaki saygınlığınızın artacağını iddia ediyorlar. Böyle bir devri insan türü daha önce yaşamadı.

Birkaç zaman önce tereyağının aslında kalp damar problemlerine yol açmadığını itiraf ettiklerinde çok sevinmiştim. Hatta bırakın kalp sorunlarına yol açmasını, kalbe iyi bile geliyordu. Tereyağı açıklamasından hemen önce de aynı bilimsel ağabeyler, çok su içmenin bilinen bir faydası yok demişler ve eklemişlerdi: Çok su içmenin cilt güzelleştiren, kilo verdiren bir etkisi yoktur. Geçenlerde ünlü bir kalp damar uzmanımızda yıllardır yumurta yemeyi yasakladığı hastalarından özür diledi. Yumurtanın pek bir zararı yokmuş. Dünde gazetelerde o çok “hücre yenileyici” antioksidanların pek işe yaramadığı açıklaması yapıldı. 
Araştırmacılar, antioksidan ihtiva eden birçok krem ve vitamine boşuna avuç dolusu para harcandığını belirtti. İngiliz uzmanlar, genç görünmek uğruna kremlere ve vitamin haplarına para harcamak yerine, sağlıklı beslenmeye çalışmanın ve spor yapmanın daha mantıklı olduğunu bildirdi. 
BBC ve Daily Mail'in haberlerine göre, University College London'dan Dr. David Gems'in araştırması, yaşlanmayla mücadelede antioksidanların anahtar rol oynadığına dair yaygın inanışı çürüttü. Bu konudaki, 50 yıl öncesine dayanan teori, doku ve hücrelerin, gıda enerjiye dönüşürken ortaya çıkan tehlikeli oksijen molekülleri olan serbest radikallerin saldırısı altında bulunduğunu öne sürüyordu. E ve C vitaminleri gibi antioksidanların bu saldırıları püskürttüğü ve böylece yapılan tahribat miktarını azalttığına inanılıyordu. Bu teori, milyonlarca insanın vitamin takviyesi almasına ve antioksidan temelli muazzam bir kırışık önleyici krem pazarının oluşmasına yol açtı. 
Yaşlanma biyolojisi uzmanı Dr. Gems'le ekibi, insanlarla birçok geni paylaşan iplik kurtları üzerinde yaptıkları araştırmada serbest radikaller teorisinin doğru olmadığını saptadı. Ömürlerinin çok kısa süreli olması sayesinde bilim adamlarına uzun dönemli değişimler hakkında fikir veren iplik kurtları, bedenleri fazla serbest radikalleri öldürecek şekilde genetik değişikliğe uğratıldı. Ancak genetik değişime uğratılmış iplik kurtlarının yaşamlarının diğerlerinden uzun sürmediği görüldü. ABD'de fareler üzerinde yapılan bir araştırmada da aynı sonuca ulaşılmıştı. 
Gems, "Aslında yaşlanmanın temel mekanizması hakkında pek de bilgimiz yok." dedi. Yaşlanmayla ilgili serbest radikaller teorisinin 50 yıl boyunca bir bilgi boşluğunu doldurduğunu, ancak delile dayanmadığını ifade eden Gems, "Bu şu anlama geliyor. Yaşlanmayı def etmek umuduyla E veya C vitamini alıyorsanız, bu doğru değil." diye konuştu. Genes&Development dergisinde yayımlanan araştırmada, bununla birlikte antioksidan içeriği bulunan yeşil çayın yararlı olabildiği, çünkü yeşil çayın sadece serbest radikallere karşı değil, başka saldırganlara karşı da koruma sağlayan unsurlar içerdiği belirtildi.
İyi bir sinema takipçisi iseniz son dönemde çevrilen pek çok filmde, insan türünün biyolojik değişime uğrayacağından, vahşileşeceğinden, kullanılan birtakım kimyasalların insan türünü yok edeceğinden ve sağlıklı kalanlarla, değişime uğrayanların bir var olma savaşı vereceğinden haberiniz vardır. Bu tip senaryoları Hollywood’un yaşadığı orijinal senaryo sıkıntısına bağlayabileceğiniz gibi bir gelecek öngörüsü olarak da değerlendirebilirsiniz. Veya 1980 lerin başında bir Amerikalı parlamenterin elindeki 500 mili litrelik kaynak suyunu kafasına diktikten sonra “eğer dünyanın geri kalanı da bizim kadar su içmeye başlarsa, dünyanın sonu yakındır” mealindeki sözlerinden hareket ederek, dünyanın tek tüketicisi onlar olmalı noktasında da gelebilirsiniz. Yaşanan su savaşları, israfa dayanmış gıda ekonomisi, tükenen toprak kaynakları bağlamından olaya bakarsanız da dünya çapında bir değişime neden olamazsınız ama kendi çapınızda aktif olursunuz.
Bilim, kendi kendini imha etmeye devam edecek. İnsanın doğal haliyle var olan güzelliğini kamçılamaya devam ettikçe de her gün yeni bir itirafla karşımıza çıkacak. Bir gün çıkacak dünyaca popüler anti-depresanların hiçbir işe yaramadığını söyleyecek, bir gün çıkacak en doğal gıda kaynaklarının içine turp sıkılıp önümüzü getirildiğini söyleyecek, bir gün çıkacak yoğurdun bozulmadan 1 ay raflarda kalabilmesinin çok sağlıksız olduğunu söyleyecek, bir gün çıkacak mükemmel sindirim sistemlerimizin 2 hafta o üründen yemeye devam edersek iflas edeceğini söyleyecek, bir gün çıkacak kadınların kullandığı kozmetik ürünlerinin insanı mahveden bin bir özelliği olduğunu söyleyecek, bir gün çıkacak ders çalışmak için uygun şart diye bir şeyin olmadığını insanın her şartta başarılı olabileceğini söyleyecek ve bir gün diyecek ki;
Komünizmin babası Marx, hiçbir şey düşündüğü gibi sonuçlanmadığı için üzgündür. Artık beli bükülmüş bir ihtiyardır. Devlet radyosuna gelir ve kapıdaki güvenlik görevlisine radyoya girip, dinleyicilere bir şey söylemek istediğini ifade eder. Kapıdaki görevli tanımadığı bu hacı amcayı önce içeri almaz ama sonradan Marx olduğunu öğrenince hemen içeri alır. Marx radyo mikrofonuna eğilir ve şöyle der: "Dünyanın bütün işçileri özür dilerim!"
Bir gün insan doğasıyla oynayan şirketler aynen Marx üstadımızın yaptığı gibi yapacaklar. Karşımıza çıkıp aslında insani olan ne varsa hiç birinin bir zararı olmadığını bize itiraf edecekler. Bizden özür dileyecekler ama çok geç kalmış olacaklar.

Bu yazıyı niye yazdım? “hocam ne yapsam olmuyor, bana ders çalışma potansiyelimi arttıracak bir şey önerebilir misiniz? Bir arkadaşım kullandığı ilaçtan bahsetti siz ne dersiniz, ya da ne yersem zihnim açılır? Paralelinde gelen bir mailden dolayı yazdım. Mozart dinletilen bir grup deneğin, müzikten hemen sonra IQ seviyelerinin artması ile ilgili deneyi duymuşsunuzdur. Ben de zihnim açılsın diyen arkadaşlarımıza inadına NİHAT DOĞAN dinlemelerini öneriyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder