24 Ocak 2016 Pazar

Kadınsız Erkekler ya da Yarısı Olmayan Elmalar

Kadın erkek "eşitliği" hakkında yazılmış şeyler ilgimi çekmiyor. Sıkıcı ve gereksiz buluyorum. Çamura saplanmış bir arabanın lastiğinin aynı yerde dönmesi gibi...Lastik döndükçe çamur derinleşir ve kauçuk yanık yanık kokar. Eşitlik konulu tartışmaların genel ekseni böyle. Bu tartışmanın insanlık tarihi kadar eski bir tartışma olduğunu düşünüyorum. Eğer bir sonuca ulaşılmış olsaydı günümüzde hala konuşuluyor olmazdı. Belki de bu konuda ki en net bakış açısı kadın ve erkeği birbirini tamamlayan iki varlık olarak algılamak. Böyle düşününce insan kendini rahatlamış hissediyor. En azından tarafların razı olacağı bir çıkış yolu bulunmuş oluyor. 

Murakami, Türkçeye çevirilen son kitabı Kadınsız Erkekler'de yukarıda bahsettiğim ezeli ve ebedi tartışma konusunda erkeklerin kalesine muazzam bir gol atıyor. Kitap, aşağı yukarı aynı eksenden hareket eden hikayelerden oluşuyor. Yalnız kalan, terkedilen, aldatılan ve kadınlar olmadan nasıl yaşayacağını bilemeyen erkek hikayeleri. Neredeyse hepsi mutsuz, hemen hepsi melankolik ve depresif erkekler...Aşık Samsa hikayesi belki bu genel değerlendirmeden beri tutulabilir. (Samsa hikayesini tam anlamadığımı belirtmeliyim. Kafka'nın, Samsa karakterinin modernize edilmiş hali mi? Devamı mı? Böcek Samsa bu kitapta aslına mı rücu ediyor bilemedim.)
Bir erkek olarak kitabı okurken, Murakami'nin attığı bu golün ne kadar da havalı ve ne kadar da artistik olduğunu düşünüp dişlerimi gıcırdatıyorum.  

Kitap, kadınları anlamayan erkeklerden bahsederken kişinin kendi içine daha dikkatli bakması gerektiğini salık veriyor. Erkeklerin genelde suyun derinliğini iki ayağı ile ölçen aptallara benzediklerinin altını çiziyor. Görgülü erkek ile akıllı erkek arasındaki ayrım yapılırken, kişioğlunun hissettiği duygular arasında en fenasının kıskançlık ve gurur olduğunu vurguluyor. Yazar, zaman zaman kadınların erkek dünyasına, algısına ve bedenine bakışını anlatsa da bu bölümler belli belirsiz gölgeler olarak kitabın bütünü içinde pek hissedilmiyor.  Genel akış böyle... 

Kitapta Murakami'nin klasiklerinden olan pek çok şeye rastlamak mümkün. Kediler yine hikayelerin arasında geziniyor mesela. Geceyarısı çalan telefonlar, bar ortamında geçen bitmez sahneler, Kafka'ya çakılan selam, Beatles'a yapılan göndermeler...

İşin edebi lezzet kısmı ise ancak şöyle anlatılır: Murakami'yi bilenler bilir.  

Yazının başında bahsettiğim kadim kavgada, yani kadın erkek eşitliği konusunda Murakami'nin ne düşündüğüne gelince, kesinlikle kadın ve erkeğin bir elmanın iki yarısı olduğunu düşünüyor. Kitabı dilimize çeviren Ali Volkan Erdemir'e bu güzel çalışma için ayrıca teşekkürler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder