18 Şubat 2016 Perşembe

Bu Kitapta Hiç İyi İnsan Yok

Mustafa Çiftçi'nin Bozkırda Altmışaltı'sından sonra Sezgin Kaymaz'ın 'Bakele' isimli hikaye kitabı ile Anadolu'yu yaşamaya devam ediyoruz. Kitabın, kültürün ve sanatın Anadolu'da bir yerlerden yükselmesi engel olamadığım bir sevince kapılmama neden oluyor.  Sezgin Kaymaz'da Ankara'da yaşayan yazarlardan. "15-16 milyon insan İstanbul'da yaşıyor abicim!" diye bir geyik var. Ona bakılırsa geriye kalan 60 küsur milyonda Anadolu'da yaşıyor. Bu nedenle Anadolu'dan çıkan sesler çok önemli, sahip çıkmak gerek. Bu İstanbul hegemonyası bitecek/bitmeli.    

Sezgin Kaymaz, Bakele'sinde tam ortasından seslenmiş Anadolu'nun. Hemen buralardan sesleniyor okura. Ankara'dan, Ulus'tan Kızılay'dan.  

Kitap, tek oturumda okunacak türden. Kısa, akıcı ve keyifli öykülerden oluşuyor. Öykülerin kimi sarsıcı, kimi "aynen öyle valla" dedirten cinsten, kimi de havadan sudan...Alacaktan, verecekten, berberden, bakkaldan...

Kitapta 34 öykü var. Yaşamın ta içinde geçen olaylar. Yazar; basit, küçük, sıradan ve çoğu zaman kimsenin dikkatini çekmeyen olaylardan bahsediyor. Kitabın içindeki insanlar da olaylar kadar sıradan. Neredeyse hiç iyi insan yok öyküler arasında, kötü de yok. Hep ortalama tipler. Ne iyi, ne kötü. Belki de iyiliği ile en dikkat çekici isim Julia'dır (o bir doberman).

Uzun uzun anlatılan kimse yok kitapta. Ama karakterlerin tamamını hayatınızda en az bir kere gördüğünüze bahse girerim. Çünkü hepsi içimizde yaşıyor. Bu nedenle kitap boyunca tanışacağınız herkes, evvelce selamlaştığınız, çay içtiğiniz hatta aynı odada kaldığınız biri olacak hiç şüpheniz olmasın. 

Öykülerin tamamında bulunan, okudukça satır aralarından fırlayan ve her sayfada gittikçe yükselen bir duygu var. Çok net hissettiğim bu duygunun adı: "biz". Sokaktaki biz, evdeki biz, yalancı biz, çıkarcı biz, yardımsever biz, pişman biz, dindar biz, kavgacı biz, sevgi dolu biz, saf biz...Karakterlerin hepsini belki de bu nedenle tanıyor olacaksınız. 

Kitabın verdiği bir toplumsal mesaj yok. Varsa da ben görmedim. 'Daha güzel bir dünyada yaşayabiliriz', 'şehir magandalarına dur de' ya da 'trafik canavarı olmayın' gibi daha önce "hiç duymadığımız" mesajlar yok. Hikayeler; okuyun, eğlenin, ağlayın, hüzünlenin diye yazılmış besbelli. Toplumsal mesaj vermeyen kitap mı olur? diye soracak olursanız iki öykü de geçen "köpekleri sev, onları koru" mesajı veren bir kaç satırdan bahsedilebilir. :)


En beğendiğim hikayeler ise; Gödeneli İshak Demir ve Kadın Gibi. İyi okumalar. 

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder